"İstanbul" Türkiye'de yaşayıp onu henüz görme şansını yakalayamayanlar için ne ise, New York da dünya için biraz o sanırım. Hakkında onlarca film çevrilen,
kitap yazılan, sevsenizde sevmesenizde dünyayı etkileyen pek çok önemli kararların alındığı şehir.
Garip bir büyüsü var. Biraz büyünün içine girmek, belki biraz da büyüyü bozmak gerekiyor galiba..
Manhattan ve Empire State Binası
13:15 New York uçağına İstanbul’daki büyük destekçilerim
kardeşim, eşi ve yeğenim uğurladılar. Tabi gezinin ilk adımı, stresi de olunca
2.5 saat önceden havalimanındaydım, ama gittiğimde gördüm ki uçağın yarısı
zaten gelmiş. USA’ye gitmenin farklılığı ilk baştan göze çarpıyor, daha check-in’e
varamadan güvenlikte dönüş biletiniz neden yok sorusu ve birkaç dakika stresli
bekleme süresi,ardından kapıya girişte
sistem sizi seçti, açın el çantanıza detaylı bakalım ricası, çanta kalabalık
olunca laptopu once masada unutup sonra gidip almam..
Neyse sonunda uçağa bindik. THY’nin New York seferi
denilince beklenti büyük olabilir ama iç seferlerde kullandıgı otobusvari
uçakların biraz büyük hali gibiydi. Övünerek verdikleri o sıcak menüleri
insanlar yanındakilerin ya da kendi üzerlerine dökmeden nasıl yediler hayret..
Ben dahil pek çok kişinin ekranı da çalışmayınca film izleme şansım da olmadı,
11 saat bişeyler okuyarak ve biraz da yanımdaki yolcuyla muhabbetle geçirdim. İndikten
sonra da önümden 2-3 kere geçen çantamı tanıyamayarak Allah'ım çantam kayboldu heyecanından sonra New York’taki kuzenimle telefonlaştık ve Times Square yakınlarında bir
yerde buluşup New Jersey’deki evine geldik. Ama akşam vakti yüksek binalar
dışında pek bir şey anlayamadım. Bir de şu jetlag denilen olaydan kaçış yok
sanırım. New York’taki ilk 48 saatim yaklaşık 4 saat uykuyla ama sorunsuz
geçti.
Gelelim şehrin kendisine.. Aslında herkesin az çok bildiği
ama benim de gelmeden hemen önce tam olarak netleştirdiğim coğrafi bilgiler
şöyle; New York aslında ABD’nin eyaletlerinden birisi. New York City (NYC) ise
bu eyalete bağlı şehirlerden bir tanesi.Bizim konumuz bu şehir. Kuzenim aslında NYC’de çalışıyor ama New
Jersey’de yani farklı bir şehirde oturuyor. Ama NYC’ye çok yakın kısmında,
otobusle 20-30 dakika mesafede. O yuzden gayet rahat oldu gezmem. NYC ise Manhattan, Brooklyn, Queens, The Bronx ve Staten
Island olmak üzere 5 bölgeden oluşuyor. Burda da ana konumuz Manhattan, yani
New York denilince akla gelen, büyük binaların, ünlü Central Park’ın bulunduğu
ada. Ama çevresindeki her yere yaklaşık 10-15 köprü ve deniz altındaki
geçitlerle bağlı. Yani bizim Anadolu ve Avrupa arasında yapıp övündüğümüz işleri
80-90 yıl öncesinden fazlasıylahalletmişler.
Tabi bu ülkede ve ülkenin en önemli şehrinde gezmek ilk
başta Amerika’nın dünyadaki yerini düşündüğünüzde biraz ikilemler barındırmıyor
değil. Dünyanın süper gücü ama aynı zamanda çeşitli bölgeleri karıştıran, kendi
mutluluğu için başla ülkelerin, insanların mutsuz olması için elinden geleni
yapan bir ülke.. Dünyada hem saygınlığın hem de nefretin bir arada en fazla hissedildiği
bir ülke. Ama kendi içinde belki çok mükemmel olmayıp bazı eksiklikleri
barındırsa da başarılı, hemen tüm insanlarının uyduğu, kabul ettiği bir sistem
kurmuş bir ülke. Üstelik farklı dinlerden, ırklardan, dillerden insanlarla. Aynı
zamanda coğrafi açıdan çok büyük ve güzel bir ülke. Gezilmeyi fazlasıyla hak ediyor. Ama USA sonrası
Güney Amerika ve Uzakoğu ülkelerini gezerken bu ülkeye duyduğum hislerin daha da
negatife dönme olasılığı çok yüksek..
Özgürlük Anıtı
Gelelim Manhattan’a.. Manhattan’ı kabaca 1’e 5 ebatlarında
uzun bir dikdörtgen gibi bir ada olarak düşünebilirsiniz. Sonra dikdörtgenin
içine boylamasına (avenue) ve enlemesine (street) birbirine paralel çizgiler
çizildiğini düşünün. Hepsi numarayla adlandırılmış. (buna aykırı az sayıdaki
çapraz caddeler ise özel isimle adlandırılmış, Broadway gibi) Adresler de hep avenue ve street olarak veriliyor, 8.avenue, 42.street gibi. Dolayısıyla Manhattan tam bir yaya şehri
olmuş, gezmesi, bir yeri bulması oldukça kolay. Hele bir de cep telefonunuza
offline ve gps ile çalışan bir harita uygulamasıindirirseniz hayat oldukça kolaylaşıyor.
Ayrıca dümdüz bir yer, hiçbir tepelik, yokuş yok veyollarda tamamen yayaların üstünlüğü
sözkonusu, kırmızıda bile geçseniz (gecmeseniz daha iyi tabi) arabalar duruyor, korna, kızma, bağırma yok.
Manhattan'da Yürümek Lazım
Manhattan deyince akla ilk gelen tabi ki yüzlerce hatta
binlerce yüksek bina. Bunları bizdeki Levent/Maslaktaki yüksek binalar gibi düşünmemek
lazım. Bizde son 15-20 yılda yükselen binalar orda son 100 yüzyıldır yükseliyor.
Dolayısıyla hepsi siyah camla kaplı binalar değil, kendi dönemlerinin
mimarilerini yansıtan yüksek binalar var. Manhattan, yüksek binaların içinde çalışan,
sabah/akşam metroda, yollarda koşuşturan beyaz yakalılar, şehrin alt yapısından
sorumlu her daim sokaklarda, metroda görülen çoğunluğu Afrika kökenli arkadaşlar ve
benim gibi şehri tanımaya çalışan yabancılardan oluşuyor. Sokaklarda İngilizce dışında çok
farklı dilleri de duyuyorsunuz (sanırım en çoğu İspanyolca ve Çince) Çünkü hem
gezmeye gelenler çok fazla hem de orda farklı ülkelerden gelmiş çok sayıda
göçmen kendi aralarında hala kendi dillerini konuşuyor.
Chrysler Binası (Soldan 2.)
Brooklyn'den Manhattan Manzarası
NYC’de de diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi metro sistemi
çok önceden halledilmiş. İlk 2-3 gün Manhattan’ı daha çok yürüyerek
dolaştığımdan metroyu kullanmadım. Son 7 gün ise Manhattan dışına da çıkmaya
başladığımdan 7 gün sınırsız kullanabileceğim metro kartı aldım. (30 usd) Ancak
metroyu kullanmam Avrupa şehirlerinde kadar kolay olmadı. Hem metronun
girişleri çok belirgin değil hem de bazı yerlerde giriş tek bir yöne ait
olabiliyor. Eğer ters yöne gideceksem oranın girişini bulmakta zorlandım. Bazı duraklar
ise labirent gibiydi. Tabi bunlar henüz metro kültürü yaratamamış bir
ülkeden geliyor olmamdan da kaynaklanıyor olabilir.
NYC Metro (Subway) Haritası
Subway
Manhattan yaşamın hızlı olduğu bir şehir.. İnsanlar devamlı
hareket halinde. Oturalım yavaş yavaş yemeğimizi yiyelim, kahvemizi içelim
anlaşıyışı pek yok. Herkes elinde bir kahve bardağı ile hareket halinde. En yaygın olanı Starbucks’lar da diğer ülkelerdeki gibi büyük değil, küçük ve her
yerdeler.. Kahveni al ve çık modunda. Paris’teki, hatta İstanbul’daki gibi
insanların dısarda oturduğu güzel cafeler yok. Öğle aralarında da çalışanlar ya
dışarıda satış yapan araçlardan (bazıların önünde inanılmaz sıralar vardı) ya
da restaurant/marketlerden aldıkları yiyecekleri çoğunlukla binaların
önlerindeki parklarda oturarak yiyorlar. Parklarda, yoldaki banklarda, hatta
metroda giderken yeme, içme alışkanlığı çok. Açıkcası bir gezen olarak bana da
uygun geldi.
Sincapların Hakkını Vermek Lazım
New York’da nereleri gezdim derseniz, kısa kısa..
Central Park.. Manhattan’ın kalbi, akciğeri, nefes borusu,
bilimum hayati faaliyetleri için gerekli organı.. Bizzat “insanlar” (!) tarafından
yapılmış bir park. Ama bugun içinde gezerken doğal bir orman görüntüsü veriyor.
İçinde 1 tane büyük birkaç tane de küçük göl var. 1-2 gunde zor gezilebilecek büyük ve
çok güzel bir park. İçinde sincaplar insanlardan çekinmeden ortalıkta dolaşıyorlar.
Central Park
Central Park
Central Park
Ünlü binalar.. Empire State, Rockefeller,World Trade Center
(yenisi) Chrysler, Flatiron.. New York
denilince aklıma her zaman ilk gelen sanırım yüksek binaları olacak. Tüm
Manhattan nerdeyse yüksek binalarla kaplı. Ama bazıları daha yüksek ve daha eski oldukları
için ünlü. Ben Manhattan’a tepeden bakmak için, okuduğum çoğu kişinin tavsiyesine
uyarak Empire State yerine Rockefeller’in tepesine çıktım. (Top of the Rock, 29
usd) New York’da yuksek tutarda para ödediğim tek etkinlik bu oldu. New York
denilince ilk akla gelen o manzaraya tepeden bakmasam aklımda kalacaktı. Akşam üzeri
güneş batmadan hemen önce çıktım, dolayısıyla hem gündüzü, hem gün batımını hem
de geceyi görmüş oldum.
Flatiron Binası
Rockfeller Binası
Empire State Binası
Little Italy, Chinatown.. Birbirlerine çok yakınlar. Little
Italy tek bir caddeden oluşuyor, tamamen turistik bir hale gelmiş, sağlı sollu
İtalyan restaurantlarının olduğu bir yer. Chinatown da turistik olmasına rağmen daha geniş bir alanı kapsayan, hala
sıradan, hatta İngilizce bilmeyen Çinlilerin yaşadığı, sokaklarda değişik deniz ürünleri ve meyvelerin
satıldığı, Çince dışında başka bir dilin pek duyulmadığı, orjinalliğini hala
koruyan bir bölge.
Little Italy
Chinatown
Chinatown ve Yangın Merdivenleriyle Klasik Amerikan Binaları
Times Square.. Gece reklam panolarıyla gündüze dönüşen,
turistlerin çok sevdiği Manhattan’ın en merkez bölgesi.. 1 gece görmek yeterli,
oldulça kalabalık oluyor.
Geceleri Dünyanın En Aydınlık Şehri
Times Square (Beni gören var mı?)
Times Square'i steplerden izleyen kalabalık arasında ben
Müzeler.. Ben bütçemi daha farklı ülkelere ayırdığımdan
müzelerden Museum of National History’i seçtim. (sadece 1 usd bağış vererek
girmem de bonus oldu) Dünyanın ve üzerindeki canlıların hem kültürel hem de
biyolojik/fiziksel olarak tarihsel gelişiminin anlatıldığı öğretici, eğitici
bir müze.
Müzegezisinin özeti şu; merak duygusu ve bilim çok önemli,
onlar olmadan gelişilmiyor..
Museum of National History
Museum of National History
Statue of
Liberty (Özgürlük Anıtı).. Manhattan’ın ve Brooklyn’in güneyinde pek çok
noktadan görülüyor. Ama tabi uzakta kalıyor. Yakından görmek için çeşitli
alternatifler var. Ben açıkcası içine girmeyi gereksiz bulduğumdan Staten
Island’a giden (10-15 dk’lık mesafe) hemen anıtın yakınından geçen feribotlara
binmeyi tercih ettim. Gidişte ve gelişte görüyorsunuz. Feribotlar ücretsiz.
Pekçok kişi bu yolu tercih ediyor.
Özgürlük Anıtı
Roosevelt
Adası.. Sanırım çoğu kişinin gitmediği bir yer. Ama bence 1-2 saat ayrımaya
değer. Manhattan ve Brooklyn arasında uzunlamasına bir ada. Manhattan’dan
yukardan tramwayla gidiyorsunuz, özellikle gece ışıklı binalarından yanından
geçerek gitmek zevkli oluyor. Adanın guney ucunda da hem oturmak hem de manzara
izlemek için guzel bir park var. (Sınırsız metro card tramwayda geçerli)
Roosevelt Köprüsü ve Tramvay
Financial District & Wall Street & World Trade
Center.. Bir bankacı olarak bu bölgeye gitmesem olmazdı. Manhattan’ın guneyinde yer alıyor.
Ünlü boğa heykeli turistlerin akınına uğramıştı. 2001'de saldırılarda yıkılan Dünya Ticaret Merkezi (WTC)'nin yerinde ise bitirilmiş olan yeni bina ve yanında yapımı devam eden diğer binaların inşaat alanı var.
Wall Street
Brooklyn, Brooklyn Bridge.. Brooklyn Bridge köprüsünden yürüyerek geçmek
çok keyifliydi. (Burda köprülerin bir kısmından yürüyerek geçebiliyorsunuz) Brooklyn
tarafında Brooklyn ve Manhattan’i birbirine bağlayan 3 köprüye (Brooklyn,
Manhattan ve Williamsburg) yakın bölgelerde dolaştım. (Brooklyn Bridge Parkı,
Dumbo ve Williamsburg) Hem Manhattan manzarası izlemek hem de Manhattan
tarafına göre daha alçak ve hep aklımızdaki kırmızı tuğlalı 3-4 katlı klasik
Amerikan evlerinin arasında dolaşmak güzeldi.
Brooklyn Bridge
Williamsburg Bridge
Manhattan Bridge
Manhattan Bridge
Kuzey Manhattan (Colombia Universitesi, St. John the Divine
Katedrali, Harlem) Gittiğim şehirlerde büyük üniversiteler varsa orada birkaç
saat geçirmeyi seviyorum. Eski, büyük üniversiteler mimari ve
doğa açısından zengin oluyorlar. Colombia Universitesi de bunlardan fazlasıyla nasibini almış. Sonrasında
yakınlardaki St. John the Divine Katedralini ziyaret edip adını sıkça duyup
merak ettiğim Harlem’e yürüdüm. Sokaklarda basket oynayanlara pek rastlamadım maalesef.
Ama hala %90’ın Afrika kökenliinsanların yasadığı bir bölge. Manhattan’ın merkezine göre değişimi fark
ediyorsunuz. Afrika yerel kıyafeti giymiş bayanlara rastlıyorsunuz. Özellikle
ara sokaklarda kamerayı çıkarmaya pek cesaret edemedim.
Colombia Universitesi
Harlem
Harlem
Yemek konusunda gelirsek, hem yemeğe çok düşkün olmadığımdan hem de yemek kültürüm pek gelişmiş olmadığından restaurantlar konusunda çok
detaylı bilgiler veremeyeceğim. Sadece
son günümde kuzenimle (kendisine misafiperverliği için çok teşekkur ederim)
kahvaltı için Chealse’de Grey Dog isimli bir cafeye, akşam da Benihana adında
bir Japon lokantasına gittik. Kahvaltı tabağı oldukça başarılıydı. Japon
lokantasında ise yemeğinizin aşçılar tarafından direk masanızda biraz da şova dönüştürülerek
pişirilmesi ilgi çekiciydi. (gerçi bizimkisinin o akşam pek havası yoktu) Daha önce pek sevemediğim sushiyi bu sefer gayet
afiyetle yedim. Bu arada New York’da şaşırtıcı şekilde pek çok markette sıcak
yemeklerin olduğunu (birçoğunda çeşit oldukça fazlaydı ve gayet guzel gözüküyordu)
söylemem lazım. Ben de gezi esnasında buralardan yemek, sandviç alarak parklarda New
York'lulara eşlik ederek yedim.
Kahvaltı sonrası ben
Alttaki benim de üstteki kimin heykeliydi acaba?
New York’da toplam 10 gün geçirdim. Belki başka zaman daha uzun da kalmak isteyebilirdim ama gitmem gereken daha çok yer olduğundan şimdilik yeterli geldi. Sırada 2-3 aylık San Francisco macerası var..
Ilginc bir yer, gidip görmek lazim.
YanıtlaSil