İstanbul’un kardeşi, diğer bir kaotik şehir.. Kuralların pek
işlemediği trafiğiyle, yayalara yetmeyen dar kaldırımlarıyla, kalabalığın devamlı
akın ettiği metrosu, varoş mahalleleri, her daim ortalıkta dolaşan polisleriyle
Mexico City, Meksika’da gezdiğim 6 şehir içinde en az sevdiğim yer oldu. Benim
gibi düşünen pek çok gezgin olduğu gibi Mexico City’i elbette seven kişiler de
var. Özellikle uzun süre kalan kişiler bir gönül bağı oluşturmuş. Ben 5 gün
kaldım, İstanbul’dan kaçan birisi olarak bana yetti.
Bazı metro duraklarında bayanlar için ayrı vagon oluyor (barikatın diğer tarafı)
Elbette Mexico City de İstanbul gibi tarihi ve çok önemli
bir şehir. 1300’lerde Aztekler tarafından bir göl içinde kurulmuş ve o zamanki
adı Tenochtitlan. Zamanla büyüyüp çevre şehirlerle birleşmiş ve 1500’lerde
İspanyollar tarafından işgal edildikten sonra da önemini korumuş.
Mexico City’e Morelia’dan bir Pazar günü geldim. Kalacağım
hostelin de bulunduğu şehrin merkezi Zocalo Meydanına 3 ayrı metro
değiştirdikten sonra ulaştım. Sadece 5 peso ile istediğiniz kadar aktarma
yapabilirsiniz. Mexico City’nin Avrupa şehirlerini aratmayan gelişmiş bir metro
yapısı var. Haritadan bakarak kolayca çözebiliyorsunuz. Ama tüm şehrin
itiyacını karşılıyor mu emin değilim. Şehirde tanıştığım ve İstanbul’a gelmiş
bir Meksikalı İstanbul’daki metronun gayet yeterli olduğunu söylemişti. Yani
İstanbula gelip, Taksim, Kabataş, Eminönü arasında dolaşıyorsanız şehrin
gelişmiş bir metro sisteminin olduğunu düşünebilirsiniz. Şehirde Zocalo
Meydanında yer alan Catedralin hemen arkasındaki Catedral Hosteli’nde 6 kişilik
odada kaldım. (gecelik 200 peso, 4 güne 1 gün promosyon oldugundan 5 gün kaldım,
wifi çok çok kötüydü, teras manzarası süperdi)
6 kişilik hostel odam
6 kişilik hostel odam
Hostelin terasından Catedral Manzarası
Zocalo Meydanı manzarasına karşı kahvaltı
Şehri biraz eleştirerek başlasam da Mexico City oldukça canlı,
hereketli bir şehir. Özellikle haftasonları inanılmaz canlı. Sokakta stand up
gösterisi, pandomim yapanlar, müzik söyleyenler her daim hareketli sokaklar.
Meksika'da gezdiğim tüm şehirlerin oldukça canlı, insanların gec
saatlere kadar dısarda dolaşmaktan, dışarıda yemekten zevk aldıgını gördüm. Pazar günleri gece 11-12 gibi bile yeterince kalabalık oluyor.
Gelelim Mexico City’nin gezilmesi gereken önemli yerlerine;
ilk durağım Mexico City’ye yaklaşık 50 km uzaklıktaki tarihi şehir Teotihuacan
oldu. İçinde dünyanın en büyük piramitlerinden Güneş Piramiti ile Ay Piramiti'nin yer aldığı
şehir Aztek öncesinde kurulmuş ve kalıntıları bugüne kadar ulaşmış, oldukça
geniş bir alanı kapsıyor. Otogardan kalkan otobuslerle ulaşım sağlanabiliyor. Bu arada Guanajuato'da aynı hostelde kaldığım Kazak arkadaş Seyit'le bu kocaman alanda tekrar karşılaştık. (Buna benzer olayları daha sonraki şehirlerde de yaşadım, sanırım kabaca rota aynı ve sırt çantasıyla ordan oraya gezen de az olunca bu tür karşılaşmalar çok olacak)
Mexico City, Teotihuacan
Mexico City, Teotihuacan
Mexico City, Teotihuacan
Mexico City, Teotihuacan
Mexico City, Teotihuacan
Mexico City, Teotihuacan
Mexico City, Teotihuacan
Mexico City, Teotihuacan
Mexico City, Teotihuacan
Mexico City, Teotihuacan
İkinci durağım Chapultepec Parkı ve içindeki Antropoloji
Müzesi ile tarihi kale oldu. Özellikle Antropoloji müzesi Aztek ve Maya
tarihleri, kültürleri üzerine oldukça zengin bir müze. Chapultepec Kalesi ise hem yakın
tarihe ışık tutması açısından hem de tepede yer aldığından Mexico City
manzarası açısından keyifli bir müze oldu.
Antropoloji Müzesi
Antropoloji Müzesi
Antropoloji Müzesi ve ünlü Güneş Taşı (Aztek Takvimi)
Antropoloji Müzesi
Antropoloji Müzesi
Antropoloji Müzesive öğrenciler
Resim yazısı ekle
Antropoloji Müzesi
Chapultepec Kalesi
Chapultepec Kalesi
Chapultepec Kalesi
Chapultepec Kalesi
Chapultepec Kalesi
Chapultepec Kalesi
Chapultepec Kalesinden şehir manzarası
Chapultepec Kalesi
Üçüncü durağım Coyoacan ve Xochmilco oldu. Coyoacan’a
özellikle Frida Kahlo Müzesi için gitmiştim ama bölgeyi de biraz gezdim. Mexico
City içinde en beğendiğim semt oldu. İçinde cafelerin, kitapçıların yer aldığı
elit bir semt. Frida Kahlo müzesi ise ünlü ressamın yaşadığı ünlü mavi ev.
İçinde kendisinin ve eşi Diego Riviera’nın resimlerinin de yer aldığı güzel bir
müze olmuş. Erken gitmeme rağmen sıraya girmekten kaçamadım. Gezdiğim müzeler
içinde en pahalısı bu idi. (80 peso) Fotoğraf çekimi için de müze parasına
yakın bir para isteyince sadece binayı dısardan çekmekle yetindim. Xochomilco ise kanalların ve içinde botların yer aldığı
diğer ünlü yer. Oraya trenle geçtim. (Train Ligero) Tek kişi olunca tekne turu
çok pahalı geldi, ayrıca beklediğim kadar etkileyici gelmeyince sadece biraz
bölgede dolaşıp yorucu bir gunun sonunda hostelime geri döndüm.
Frida Kahlo Müzesi
Frida Kahlo Müzesi
Xochmilco
Xochmilco
Xochmilco
4. durağım, zaten dibinde kaldığım Zocalo Meydanı
civarındaki önemli yerler oldu. Aslında buraya sona bırakma nedenim duvarlarına
Riviera’nın resimler yaptığı ünlü Palacio Nacional’in kapalı olmasındandı.
Maalesef orda olduğum süre içinde hiç açılmadı. Sanırım ben gelmeden önce
yaşanan bazı olaylar nedeniyle turistlere kapatılmış. Dolayısıyla gelmeden önce
Mexico City.de görmeyi en çok arzu ettiğim yeri göremedim. Ama o gün ünlü
Catedralin tepesine çıkıp öğlen 12’deki çan çalma merasimini izledim, Great
Temple ve Bella Artes Müzelerini gezdim. Mexico City, İstanbul gibi kazdıkça
tarih fışkıran bir şehir. Ama çok da kazamıyorsun çünkü üstündeki de tarih. Ama
arkeolojik çalışmalar halen devam ediyor. Bu arada Meksika genelinde müzelerde
İngilizce bilginin çok az olduğunu söylemem lazım.Eserlere ilişkin açıklamalar çoğunlukla
sadece İspanyolca. Bilmeyenler için biraz hayatı zorlaştırıyor.
Great Temple
Great Temple
Catedral'in önünde üzeri camla kapatılmış tarihi kalıntılara bakan öğrenciler
Catedral'de öğlen 12 çan çalma merasimi
Catedral'in tepesi ve dua eden kadın
Catedral'in zangocu
Catedralin zangocu
Bella Artes
Bella Artes
Son günü Zocalo Meydanı civarındaki trafiğe kapalı cafe, restoran, mağazaların yer aldığı caddelerde gezerek geçirdim. Gece de Oaxaca otobüsü için metroyla
terminale giderken metroyu en kalabalık haliyle gördüm. Öyle ki arkamda ve
önümde çanta olunca ilk gelene binemedim. Bu arada bazı saatlerde, bazı
duraklarda araya konulan barikatlarla kadınların farklı vagonlara bindiğini
görüp garipsemiştim. Son gün bunun haklılığını anladım. O kalabalıkta bir
kadının ayrı bir vagona binmesi daha hayırlıydı sanırım. Ben de çantalarımdan
ilk kez bu kadar memnun kaldım.
Meksika’da güneye doğru ilerliyorum, sonraki durak Oaxaca..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme