Kolombiya’dan Leticia’ya, Amazon bölgesine uçakla gelme amacım buradan Amazon
Nehri boyunca gemiyle giderek Atlantik Okyanusu’na ulaşmak. Haftada sadece 2 gün kalkan ve Amazon'da biraz fazla kalmak için ertelediğim gemiyi yolculuğu bir de gemi gelmediğinden ertelenince Amazon'da 9 gün kaldım. 9 günün sonunda nihayet biletim, çantam, hamağım, herşey hazır yolculuk için.
Bileti gideceğim günün 1 gün öncesinde aldım. (yemek, su
dahil 200 real, yaklaşık 60 usd) Bu arada bahsettiğim yavaş giden ve daha çok
lokal insanların kullandığı gemide “hamak” fiyatı. Kendi hamağınızı getirmeniz
lazım. Ben Leticia’dan aldım. 20-25 realden başlıyor. Ben 50 real’e (75
demişti adam) biraz iyisini aldım Türkiye’de de kullanırım diye. Yolculuk toplam
3 gün sürecekmiş. Yemek, yatacak, ulaşım deyince 200 real gayet hesaplı.
Bu arada Kolombiya’dan çıkış ve Brezilya’ya giriş
işlemlerini kendinizin yaptırması gerekiyor. Çünkü kontrol yok. Eğer benim gibi
gidene kadar Kolombiya’da kalacaksanız 1 gün önceden yaptırabilirsiniz. Ben bileti alacağım düşündüğüm zaman Cumartesi giderim diye Cuma’dan yaptırmıştım. Ama
gemi iptal olunca 4 gün Kolombiya’da kaldım. Ama sorun olmadı, kimse kontrol
etmiyor zaten. Olsa da açıklardım diye düşünüyorum. Tabatinga kalmak için çok
güzel gelmedi bana çünkü.
Bu arada bilet daha da ucuza alınabilir. Özellikle son anda
binerken alırsanız pazarlık şansınız daha yüksek. Ama ben o riske girmek
istemedim. Zaten artık dil Portekizce’ye geçtiğinden anlaşmam da zor ve 9 gün bekledikten sonra
normal bileti alsam bile mutlu olacaktım. Daha sonra gemide karşılaştığım
Kolombiyalı bir kız 150 real’e aldığını söylemişti.
Gemi Salı günü 12’de kalkacak. Ama ben 7-8 gibi ordaydım.
Zaten herkes erken gelmeye başlamış. Yaklaşık 1-1,5 saat bekledik. Önce
kargolar yüklendi, polis kontrolleri falan oldu. Tamamdır
girebilirsiniz denilince hemen atladık gemiye, 3 katlı geminin 2 katında
ortalarda bir yere hamağımı bağladım. Çantaları da hamağımın hemen yanında
direğe bir zincirle bağlayıp kiltledim. 1-2 saatte iyice doldu gemi, hamaklar
yan yana. Benim gibi 7-8 tane yabancı var, geri kalan herkes yerli. Tabi yerli
derken çoğunluk Brezilyalı ama Kolombiyalı, Perulu olanlar da var.
Manaus’a kadar pek
çok küçük büyük şehirde durdu gemi.
Tabatinga’da sadece orta kat dolu iken, yavaş yavaş orta kattaki saflar
sıklaştı, alt kat ve üst katlar doldu. Devamlı inenler binenler oldu. Bazı
yerlerde gemi 1 saat bekledi, bazı yerlerde 10 dakika.
Yemek saatleri de ilginçti gemide. Kahvaltı sabah saat 5’te, öğle yemeği 11’de akşam yemeği de akşam 5’te başlıyordu. 1 saat kadar devam ediyordu. Beklediğimden iyiydi yemekler. Ama oğle ve akşam yemekleri genelde birbirine beziyordu. Tavuk, balık yanında makarna ve pirinç pilavı. Güzel yanı ne yesem diye düşünüp yemek arama derdi yok. Ne varsa yiyorsun. Bu arada Leticia’da marketten biraz abur cubur şeyler de almıştım.
Bu arada tuvaletlerde duş yerleri de var. 3 gün boyunca her
gün duşumu aldım. Tabi su soğuğa yakın. Ama hava sıcak ve nemli olduğundan çok
rahatsız etmedi.
3 gün boyunca ne mi yaptım; Bazen Brezilyalı 2 arkadaşla domino ve
kağıt oynadık, bazen diğer yabancılarla sohbet ettik, bazen yan hamaklardaki 2
Brezilyalı kızla tarzanca konuştuk, kitap okudum, güneşin batışını ve doğuşunu
izledim, bilgisayarımda blogum için eksik yazıları tamamladım, film izledim, bolca hamağımda yattım. Açıkcası
sıkılırım diye düşünüyordum ama çok da sıkılmadım.
Sonra 2 ayrı farklı renkli nehrin birleştiği ve Amazon
Nehri’nin başladığı Manaus’a ulaştık. Yolculuk gerçekten de tam 3 gün sürdü. Bu
arada pek çok kaynakta Tabatinga ile Manaus arasındaki
nehre Solimoes deniliyor. Kuzeyden gelen Rio Negro (Siyah Nehir) ile Solimoes
Manaus'da birleşiyor. Yeni nehre Amazon deniyor. Ama ilginç olan bu 2 nehrin
sularının farklı renkte olması, bunların birleştiği noktada ilginç görüntülerin
oluşması. Tabi Amazon Nehri’nin boyu kadar eninin de dikkat çekici olduğunu
söylemem lazım. Eninin “kuru” mevsimde
nehir boyunca 2-10 km arasında değiştiği, denize yakın olan yerlerde ise 240
km’yi bulduğunu söylediler. İstanbul Boğazı'nın eninin 1-4 km arasında
değiştiğini düşünerek nehri hayal edebilirsiniz belki.
Manaus’a yaklaşırken liman, fabrikalar sanki İstanbul’a,
İzmir’e, ulaşıyormuşsun hissi veriyor. 2 milyon nüfuslu bir şehir Manaus. Gemiden indikten sonra daha önce kağıda
yazdığım adrese bakarak ve biraz da sorarak hostelime vardım. Limandan hostele ulaşmak
yaklaşık 20-30 dakika sürdü. Bu arada telefonum Leticia’dan beri çalışmıyor.
Telefonumdaki gps harita 11 ay boyunca en büyük yardımcım olmuştu. Son 1 ay
biraz zor geçecek. Neyse, hostel gayet güzel ama pahalı. 15 usd ve Brezilya’da
en ucuz hostellerin standartı bu. Şu ana kadar ortalama 8-10 usd olan hostel
masrafım Breazilya’da oldukça yükselecek. Odama yerleşip dışarı çıktım. Önce
telefonumu gösterdim bir tamirciye, maalesef durum vahim gözüküyor. Türkiye’de
tekrar baktıracağım. Sonra tekrar limana gidip Belem için gemi tarihlerine
baktım. Aslında Manaus’da 2 gece kalmak istiyordum ama gemi yarın kalkıyormuş,
bir sonraki ise Çarşamba günü. Bu sefer riske atmak
istemedim direk aldım biletimi yarın için. 250 realden başladı fiyat ama yan
yana çok satıcı vardı, 150 real’e buldum. Bu sefer yolculuk 4 gün. Ama yemek
dahil değil. Açıkcası biraz daha pahalı olup yemek dahil olmasını tercih
ederdim. Bu arada muhtemelen yarın sabah
yine binerken alsam daha ucuza alabilirdim bileti belki ama bilmediğin ülkede bu tür
riskleri almak bazen sıkıntılı olabiliyor. (Hostele sorduğumda fiyat için 180
demişlerdi.)
Hostele dönerken marketten gemi için yiyecek bir şeyler
aldım. Gemideki yemekler pahalı mı, güzel mi bilmiyorum.
Yolculuk yine 12 de ve yine sabah 8 gibi gemideyim. Bu sefer
erken gelenlerin sayısı fazla. Yine ortalarda bir yere astım hamağımı. Burda da
8-10 yabancı dışında herkes yerli. 2 yanımda da Brezilyalı var. Mario,
Brezilya’lı bir Yahudi, 33 yaşında, Manaus'da yaşıyormuş ama Santarem'de inecek. Santarem Manaus ve
Belem arasında, Amazon kıyısında yer alan diğer büyük bir şehir. Diğer
Brezilyalı ise 36 yaşında Manaus’ta yaşıyormuş ama o da Santarem’den bir önceki
şehir Obidos’da inecekmiş. Yahudi çocukla gayet iyi anlaştık. Ne yerse ikram
etti, almadığımda zorladı. Santarem’de inerken de geriye kalan abur cuburları, benimki
bozuk olduğundan kendi kulaklığını bana verdi. Latin Amerikalılar Türkler gibi,
sıcak kanlı, misafirperver. Ama Brezilyalılar bir adım daha ilerisinde. Yolda
karşılaştığım Brezilyalı gezginlerden biliyorum. Daha keyifli, daha sıcak
insanlar. Diğer çocuk da iyiydi. Bolca futboldan konuştuk onunla. Bana direk
Galatasaray mı Fenerbahçe mi diye sordu. (Tabi zar zor anlaştığımızı tahmin
edersiniz, biraz İspanyolca kelimeler, biraz el kol hareketi ile) Ben de ona
Brezilya’nın güçlü takımları kim diye sordum. O Brezilya Ligi’nin birkaç
takımın ağırlığı olan Avrupa liglerinden farklı olduğunu 8-9 tane güçlü takımın
ve devamlı bir rekabetin olduğunu söyledi. 2 çocuk da Rio de Jenairo’nun Vasco
de Gama takımını tutuyormuş. Eğer fırsat bulursam Rio’da Vasco’nun maçına
gideceğim dedim.
Arkadaşlardan birisi ertesi günü Odibos’ta indi. Akşama
doğru da Santarem’e uaştık, Mario ile vedalaştık. Bana adresini verdi, seneye
mutlaka gel dedi. Kim bilir görüşürüz bir gün yine bir yerlerde.
Ben 1-2 saat bekleyip gideriz diye düşünüyordum ki tam 1 gün
kalacağımızı öğrendim Santarem’de. Zaten yolculuk 4 gün demişlerdi, ama yolda 3
gün sürecekmiş gibi konuşmuştuk arkadaşlarla. Meğersem 1 gün Santarem’de
beklemek içinmiş. Daha sonra genç kaptanla konuştuğumda eşim ve çocuğum
Santarem’de yaşıyor. Haftada 1 gün görüyorum demişti. Sanırım onun için
bekliyor belki de gemi bilmiyorum. Ama zaten gemide yatacağımızdan sorun değil.
Ertesi günü pek çok kişi ben de günü Santarem’de dolaşarak
geçirdim. Bu arada gemide İngiltere’de evli olup orda yaşayan bir Brezilyalı ve
ufak çocuğuyla tanıştık. Santarem’in en ünlü plajına gideceğiz istersen gel
dediler. Aslında çok uzağa gitme gibi bir niyetim yoktu ama adam zaten
Brezilyalı gitmek kolay olur diye takıldım. Bu arada gemide seyahat eden 60-70
yaşlarında Koreli bir amca da takıldı bize. Bir otobüse atlayıp 1 saat kadar
gittik. Plajın en güzel kısmı suların altındaydı, çünkü su seviyesi yüksekmiş.
Dolayısıyla o muhteşem plajı pek göremedik ama gittiğimiz yer sanki güneyde bir
tatil kasabası gibiydi. Abiler şortlarını getirdiklerinden suya girdiler. Ben
getirmemiştim. 1 saat kadar dolaşıp erken döndüm. Şehrin merkezinde dolaştım
biraz sonra tekrar gemiye döndüm. Akşam 5 gibi hareket etti gemi.
Bu arada bir yerde gemi sanırım Amazon’dan ayrılıp kollardan
birine girdi. Daha dar bir nehirdi ve nehrin kenarında her 100-150 metrede bir
evler vardı. Bu evlerden kayıklarla çıkan çocuklar gemiyi sarmaya başladı.
Gemidekiler de poşetlerin içine koydukları bir şeyleri suya atmaya başladılar.
Bunu daha önce bir yerde okumuştum ama aklımdan çıkmıştı. Poşetin içine
giyecek, yiyecek, para koyuyorlarmış. Çocuklar elleriyle atın atın diye işaret
ediyordu. Yaklaşık yarım saat boyunca nehrin kenarlarından çocuklar geldi. Çok
güzel bir görüntüydü. Yalnız o evlerin arkasında onları bağlayan bir yol var mı
yoksa tek ulaşım araçları botları mı bilmiyorum.
Başka enteresan bir görüntü de botlarıyla bazı çocukların
hiç korkmadan gemiye yanaşıp botlarını gemiye
bağlayıp artık ne satıyorlarsa gemide satmaları oldu. Bu renkli
görüntüler Brezilyalılar dahil herkesin ilgisini çekse de bana biraz tehlikeli
gibi geldi. Geminin yarattığı dalgalar ilk başta bayağı zorluyordu çünkü. Ama
ekmek parası ve kız, erkek amazon çocukları korkusuz..
Bu arada hava nasıldı derseniz, sanırım hemen her gün yaşadığımız hava, sıcak ve güneşli, sonra hafif kapalı ve rüzgarlı sonra yağmurlu sonra tekrar açık ve güneşliydi..
Ve nihayet uzaktan göründü Belem şehri New York gibi yüksek binalarıyla. Gemi yolculuğum Belem’de son buldu. Gemiden inince taksi taksi diye bağıranlardan sıyrılıp limanın dışına çıktım. Geminin durduğu liman şehrin biraz dışında gözüküyor. Manaus’tayken belirlediğim bir hostelin adresi ve kağıda çizdiğim haritası vardı. Çıkışta hemen bir otobüs durağı gördüm. Adresi ve haritayı şoföre gösterdim. 30 dakika sonra şehrin içinde hostelden 1 dakika uzakta beni indirdi, süper.. Hani İngilizcem kötü, nasıl yaparım, nasıl ederim diye düşünenlere.. Tek kelime Portekizce bilmeden adresi bulabiliyorsunuz.
Belem’de hiç planlamadığım şekilde 6 gün kaldım. Çünkü
Amazon öncesi amacım Belem’den sahil boyunca 2-3 ayrı şehirde, kasabada durarak
Salvador’a gitmekti. Ama Leticia’da beklediğimden fazla zaman kaybettim ve
Salvador’dan ayın 14’ünde Rio de Janerio uçağım vardı. Eğer aradaki şehirlere
gidecek olsam zamanımın büyük kısmı otobüste geçecekti ben de aradaki yerleri
iptal edip Belem’den Salvador’a en ucuz gördüğüm güne, ayın 11’ne uçak bileti
ayarttım. 6 günde de yavaş yavaş Belem’i gezdim, gemi yolculuğunda tamamladığım
blog yazılarını websiteme geçirdim. Artık yolculuğun sonları.. Sanırım yavaş hareket etmeyi seviyorum. Keşke
kaplumbağa hızıyla dünyayı dolaşsam diyorum bazen kendime.
Amazon’daki şehirleri saymazsak Belem benim ilk ciddi şehrim Brezilya’da. Ne yalan söyleyeyim nedense kendimi hiç rahat ve güvende hissedemedim Brezilya’da. Bu Salvador’da da, Rio de Janerio’da da devam etti. Aslında Brezilya öncesinde kaygım daha fazlaydı, geldiğimde daha güvenilir şehirler olduklarını gördüm. Ama belki Buenos Aires’de yaşadığım hırsızlık olayı beni diğer ülkelerde çok rahatsız etmese de Brezilya’da biraz huzursuz etti. Şehirlerin merkezi ve turistik yerlerinin güvenilir olduğunu görmekle birlikte bazı yerlerinin hiç de güvenilir olmadığını hissettim hep. Yani Brezilya enteresan bir ülke. Cidden gördüğüm en sıcak insanlara sahip.. Ama henüz birşey yaşamasam da tehlikeli insanlarının da az olduğunu sanmıyorum.
1 milyonun üzerinde
nüfusu ile büyük bir şehir olan Belem şehrinin bence en güzel yeri kıyıdaki pazarların
olduğu yerdi. Bir bölüm sadece meyve, sebze, bir bölüm sadece küçük
lokantaların olduğu, bir bölüm meyve sularının, bir bölüm giyeceklerin satıldığı
yer. Burası gezmek için, karın doyurmak ve bolca meyve suyu içmek için çok
ideal. Burda çok farklı meyveler olduğunu tahmin edersiniz sanırım. Ama en
ünlüsü açai idi. Ben suyunu içtim ve acaip beğendim. (wikipedia açıklaması : Güney
Amerika Yağmur ormanlarında yetişmekte olan Acai meyvesi aslında, bir çeşit
böğürtlendir.)
Belem’de 2 adet botanik bahçe vardı. Birisine bir Amerikalı
kızla gittik. Diğerine başka bir gün yalnız gittim. İkisinde de tropikal
ağaçlar, bazıları kafes içinde bazıları dışarıda hayvanlar vardı. Amazonun
şehir içinde kalmış ormanları gibiydiler. Gün geçirmek için çok güzel yerler.
Bir gün Japon asıllı Brezilyalı Fernando ile (kendisi araba
kiralamış, beni de davet etti) Mosqueiro adasına gittik. Amazon Nehri Okyanus
yakınlarında artık iyice genişlediğinden içinde adalar var, karşı kıyı
gözükmüyor. Adaya köprü vardı. Adanın içinde arabayla dolaştık, kumsallarında
durup fotoğraf çektik biraz. Sonra kıyıda bir basit lokantada oturup balık
yedik. Bu arada çevredeki pek çok yerli de bir dj.in çaldığı müzik eşliğinde
dans edip durdu. Dj deyince aklınıza profesyonel bir şey gelmesin, Brezilyalılar
müziğe ve dansa çok meraklı olunca kumsaldaki pek çok yerde, basit balık lokantalarında
dj vardı. Yerlilerin (çoğu Afrika
kökenli) kadın erkek sırasıyla birbirleriyle dans etmeleri, müziğin, havanın,
kumsalın, denize benzer ırmağın tadını çıkarmaları çok hoşuma gitti.
6 gün de hızlıca geçti ve Amazon maceram bitiyor artık. Brezilya’da
uçakla güneye, Salvador’a gitme zamanı..
Cokk begendim.okudum cunku
YanıtlayınSilkaybettigim Belemdeki internet arkadasimi goggelde ararken buraya rastladim.
Cokk begendim.okudum cunku
YanıtlayınSilkaybettigim Belemdeki internet arkadasimi goggelde ararken buraya rastladim.