Medellin’den Cartagena’ya gitmek için kuzey terminale
gittim. Yalnız Bolivya’da Peru’da Ekvator’da yaptığım pazarlıkları burada
yapamıyorum. Üstelik de otobüs fiyatları çok yüksek olmasına rağmen. Çünkü daha
az otobüs firması var ve fiyatları sanki anlaşmışlar gibi aynı. Otobüsler
arasında da pek kalite farkı yok. Ayrıca cama, semi cama gibi ayrım da yok.
Bolivya’da daha lüks bir otobüse belki yarı ya da üçte bir fiyat ödüyordum.
Verdik parasını ve gece yolculuğu ile sabah Cartagena’ya
geldim. Terminal şehrin tarihi ve turistik bölgesinden uzakta. Bir minibüse
atladım ve hostellerin de olduğu şehrin tarihi bölgesine gittim. Yol tam
anlamıyla gecekondu mahallelerin arasından geçiyordu. Kalabalık mahalleler
derme çatma binalar, satıcılar.. Pek parlak gözükmüyordu. Tarihi yer turistik
de olduğundan daha temiz ve güzel elbette. Pek çok şehirde olduğu gibi. Yalnız
artık iyice sıcak şehirlere geldim. İnanılmaz sıcaktı. Hostele yerleştikten
sonra burada sadece 1 gün kalıp Santa Marta’ya geçmeye karar verdim. Madem
sıcak şehirlerdeyim denizin tadını çıkaracağım yerlere gideyim dedim. Gittiğim gün
Cartegena’nın ara sokaklarında dolaşıp tarihi duvarlarının tepesinde yürüdüm.
Ertesi günü kahvaltıdan hemen sonra minibüse atlayıp önce
terminale gittim, Santa Marta otobüsüne bindim. 3 saat kadar sonra önce Barranquilla
şehrine geldik. Burada otobüsleri değiştirdik. Sonrasında da 3-4 saat çekti.
Toplamda 6-7 saatte ulaştım. Santa Marta da büyük bir şehir sayılır. La Villana
Hostel hosteline yerleştim. İlk gün Santa Marta’da dolaştım. Ertesi günü şehre
minibüsle 20 dakika uzaklıktaki Taganga kasabasına gittim. Burası dalgıç
okullarıyla ünlü. Aslında burada bir süre kalıp kursa yazılsam mı diye
düşünüyordum. Ama burda da hem sıcak hem de kasabanın tozlu yolları beni çabuk
soğuttu. Çok sevemedim. Ertesi günü büyük çantayı hostelde bırakıp artık doğru
Tyrona Milli Parkı’na gittim. Belki 1 gün kalırım sıkılırsam aynı gün dönerim
diye gittim. Kumsallarından bolca övgü duymuştum. Santa Marta’dan otobüsle 1,5-2 saatle girişine gittim. Burada bir
tanıtım vardı, onu izledik. Milli parkta 4-5 tane kumsal var. Hostelden bana
son ikisi güzel demişlerdi. İlkine minibüsle gidiliyor. Sonrakilere artık
yürüyerek devam ediyorsunuz. Ben yaklaşık 2 saat yürümeyle son sahile, Playa El
Cabo’ya gittim. Sahil acaip güzeldi. Sahilde hazır çadırlar, hamaklar vardı.
Sahili sevince burada 2-3 gün hamakta kalmaya karar verdim. (20 cop) Deniz dalgalı ve biraz soğuktu ama hava sıcak
olunca gayet güzel geldi. Sonra daha ileride 2 küçük koy olduğunu duymuştum. Orman
içinde önce 20 dakika yürüme ile ilk kumsala ulaştım. 5-10 kişi vardı sadece.
Sonra yine orman içinde 20 dakika yürüme ile ikinci küçük kumsala ulaştım. Ama
burayı 5-10 çıplak mesken tutmuş. Tabi buraya düştüğüm yetmezmiş gibi bir çift
fotoğraflarını çekmemi istedi :)
Reddetmek olmazdı, her şey normalmiş gibi çektim. Yanız ama güzel geçen bir 2
gündü. Aslında gece biraz üşütmesem 1-2 gece daha kalabilirdim. Yanıma gece
için kalın bir şey alsam iyi olurmuş. Dönünce Santa Marta’da iyice nezle olunca
4 gün kaldım hostelde. Çalışırken nezle grip çekilmiyordu. Ama böyle olunca bir
yerde 3-4 gün kalıp sadece film izliyorum. İyileşip devam ediyorum.
Kuzeydeki son noktamdı Santa Marta. Artık tekrar güneye
doğru inmeye başlayacağım. Amacım Bogota’ya gitmek. Ama yol uzun olunca arada
nerede durabilirim diye düşünüyordum ki eşiyle birlikte yine Latin Amerika’yı
gezen Kevser’den San Gil önerisini aldım. Dolayısıyla bir sonraki durağım San
Gil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder