Cali’den 3-4 saatte önce Pereira denilen şehre geldim. Sonra
terminalden direk Salento otobüslerine atlayıp 1 saatte Salento’ya ulaştım.
Burada La Floresta Hostel’de 4 gece kaldım. Bahçesi, hamaklarıyla ve manzarası
ile oldukça güzel bir hosteldi.
Salento küçük bir kasaba, ama çevresi yeşil. Çabucak bitse de,
sokakları ve ana meydanı keyifli. Ben sevdim kasabayı. Gittiğim gün Kolombiya
Brezilya maçı vardı. Hostelde izledim birkaç kişiyle birlikte. Kolombiya Brezilya’yı yendi, hiç beklemiyordum. Maç sonrası akşam 9 gibi meydana gittim.
Herkes dışarıda galibiyetin keyfini çıkarıyordu. Birbirine un atanlar (bunu
Türkiye’deki Brezilyalı futbolculardan sanki hatırlıyorum) ve salsanın ritmine
kendini kaptıranlar. Kolombiyalılar o akşam gayet keyifliydi.
Ertesi günü palmiye ağaçlarıyla ünlü Cocora Vadisine gidip
buradaki trekking rotasını takip ettim. Önce orman içinde bir dereyi takip
ettim. Üzerinde çok fazla asma köprü vardı. Köprülerden geçerek bir bu kenardan, bir o kenardan gidip durdum. Sonra tepede yer alan Alcaime denilen bir yerde mola verp sinek kuşlarını
(hummingbirds) izledim. Kanatlarını çok hızlı çırparak havada bir süre
kalıyorlar. Ayrıca çok çeşitli renkteler. Burada ayrıca taze peynir eşliğinde
sıcak çikolata içtim. Biraz garip gözükse de çok hoşuma gitti. Sonra arada
yağan yağmur eşliğinde yaklaşık 1 günümü alan yolu tamamladım.
3.gün hostelden yürüyerek 1-2 saat uzaklıktaki Don Elias
Kahve Çiftliğine gittim. Burada önce kahve çiftliğinde dolaştık rehberle.
2.çeşit kahveden bahsetti ve en iyisinin
Arabic olduğunu söyledi. Çiftlikte sadece kahve ağaçları yoktu. Arada
muz ve platano (muzun daha büyüğü, daha
çok yemeklerde kullanıyorlar) ağaçları da vardı. Bunları daha çok kahve
ağaçlarını böceklerden korumak için dikmişler. Ama tabi ütün oldukça
satıyorlarmış. Kahveyi ise önce suyun içinde bekletiyorlar, sonra çekirdeğini
kabuğundan ayırıp kuruttuktan sonra anladığım kadarıyla kooperatif benzeri bir
kuruma satıyorlarmış. Sadece kendileri ve gelen ziyaretçiler için az bir miktar
kavurup öğütüyorlarmış. Bu arada gübre
olarak tamamen doğal gübre kullanıyorlarmış. Muz kabukları, meyve artıkları
gibi organik atıklardan yaptıkları gübreleri gösterdi. Ben de kahveyi çok seven
birisi olarak en son kahvenin tadına baktım, gayet güzeldi.
4.gün ise otobüsle yaklaşık 1 saat uzaklıktaki bir şelaleye gittim. İndikten sonra 1-2 saat kadar keyifli bir yürüme yolu vardı. Şelalenin soğuk sularına girmeden olmazdı tabi ki, ben de girdim. Güzel bir gündü.
4.gün ise otobüsle yaklaşık 1 saat uzaklıktaki bir şelaleye gittim. İndikten sonra 1-2 saat kadar keyifli bir yürüme yolu vardı. Şelalenin soğuk sularına girmeden olmazdı tabi ki, ben de girdim. Güzel bir gündü.
Salento, Ekvator'daki Banos gibi yeşillikler içinde küçük ve
güzel bir kasabaydı. Oldukça sevdim. Sırada Kolombiyalılar'ın pek bi övündükleri Medellin var.
Ben de 38 yaşımda "tek başıma" 9 günlüğüne orta avrupaya gittim diye havalara giriyorum :))
YanıtlayınSilSüpersin.. Darısı başıma..
Bence küçümseme, benim de herşey 32-33 yaşlarında gittiğim Berlin seyahati ile başlamıştı :) İnsan bir kere seyahatin tadına varınca bırakamıyor. Umarım ileride daha uzun ve keyifli seyahatler yaparsınız.
Sil