San Gil
San Gil doğası ve Ekvador’daki Banos gibi çeşitli rafting, kanyoning gibi
çeşitli extreme aktivileri ile ünlü küçük bir kasaba. Ayrıca daha önce duyduğum
Barichara kasabası da buraya otobüsle 1 saat uzaklıkta. Santa Marta’dan San Gil’e gelmem 10-11 saat
sürdü. Kasaba küçük olsa da terminali şehrin en dışına yapınca yürüme şansım
pek yoktu. O yüzden bir minibüse atladım, şehrin merkezine gidip hostelime
yerleştim. (Open House Hostel)
İlk günü kasabada geçirdim. 2.gün Barichara kasabasına
gittim. Restore edilmiş eski binaları ile oldukça şirin bir kasaba olmuş
Barichara. Meydanı, sokakları ve evleriyle küçük ama güzel bir kasaba. Ayrıca
biraz yüksekte yer aldığından vadiyi gören manzarası seyretmeye değer. 2-3 saat
burada geçirdikten sonra 1,5-2 saat yürüme mesafesindeki küçük bir köy olan Guane’ye
gittim. Biraz sıcak olmasına rağmen patika yol güzeldi. Köy küçük, meydanı ve
kilisesi dikkat çekiyor. Burada da 1 saat geçirdikten sonra bu sefer direk
buradan otobüse atlayarak San Gil’e döndüm.
Ertesi günü aktivitelerden yamaç paraşütünü seçtim.
Aktivitelerin genelde bir ucuz versiyonları var bir de pahalı. Ben sadece 1 tane
aktivite yapacağımdan pahalı olanı seçtim. Daha yüksek bir yerden atlanıyor. 4
diğer yabancı ile minibüse atlayıp 1 saat kadar uzaklıktaki bir tepeye gittik.
Orada başkaları da vardı. Sırayla atladık. Yukarıdan vadiyi, yakındaki bir
kompleksi, yolları, arabaları izlemek keyifliydi. Ben biraz korkarım diye
düşünüyordum ama pek korkmadım.
Sonraki gün hostelde kalan 1 Honduraslı 2 Kolombiyalı ile Bogota için sabah 8 gibi ayrılıp terminale gittik. Sırada 7 saat uzaklıktaki başkent Bogota var.
Sonraki gün hostelde kalan 1 Honduraslı 2 Kolombiyalı ile Bogota için sabah 8 gibi ayrılıp terminale gittik. Sırada 7 saat uzaklıktaki başkent Bogota var.
Bogota
San Gil’den sabah 8 gibi bindiğimiz otobüs öğleden sonra 3 gibi
Boogota’ya vardı. San Gil’den beraber bindiğimiz 2 Kolombiyalı arkadaş Bogota
içinde terminalden önce indiler. Honduraslı arkadaşla terminalde inip beraber
taksiyle (ender bindiğim taksilerden) La
Candeleria denilen tarihi ve turistik bölgeye gittik. Belirlediğim hosteller
dolu olunca arkadaşın kaldığı hostelde kaldım ben de. Biraz büyük ve gece soğuktu.
Yarın değiştireceğim.
Bogota yaklaşık 2600 metre yükseklikte bir şehir. 3-4 gün
önce Karayiplerde güneşte yanıp açık havada hamakta uyurken burada geceleyin 2
battaniye ile yatıyoruz. Bogota da 6 gün kalacağım. 6 gün sonra Amazonas
Bölgesi’ndeki Leticia için uçak biletim var. Buraya kara yolu yok. O yüzden
uzun bir süreden sonra ilk kez haya
yolunu kullanacağım. Ondan sonra da gemi yolculuklarım başlayacak. En az 2
hafta otobüslere veda ediyorum.
İlk gün hostele yerleştiğimde zaten akşamı etmiştik.
Dışarı çıkıp bir şeyler atıştırdım ve akşam hostelde internetle geçirdim.
Ertesi günü ilk işim hosteli değiştirmek oldu.
Sayta Hostele geçtim. Bir ailenin işlettiği küçük ama şirin bir hostel.
5 gün kaldım burada. Kolombiyalı aile yaşlı bir anne, 40 yaşlarında oğlu, 45
yaşlarında kızı, onun Fransız eşi ve 2 çocuklarından oluşuyor. Aslında 2 ayrı
hostelleri var. Anne diğer hostelde, ailenin diğer üyeleri kaldığım hostelde.
Oldukça keyifli bir aileydi. Her gün misafirler değişiyordu ama ortam hep
aynıydı. Gelenlerin çoğunluğu Fransız ve Güney Koreli. Sanırım birbirilerine
tavsiye ediyorlar.
La Candeleria Bogota’nın Eminönü’sü, Taksim’i desem yanılmam
sanırım. Şehrin daha güneyinde yer alıyor. Tarihi binalar, güzel yollar, Simon
Bolivar Meydanı, müzeleri ile güzel bir yer. Ama yol tamiratları vardı bazı
yerlerde. Sanırım bir ana caddeyi arabalardan arındırıp sadece yürüme yolu
yapacaklarmış. İstiklal Caddesi gibi olacak yani.
Zamanım fazla olunca yavaş hareket ettim burada. 1 gün
sadece La Candeleri’yı dolaştım. Bir gün ünlü Altın Müzesine gittim. Dünyanın
en büyük altın müzesiymiş. Sonra hemen önündeki küçük meydan zümrüt alıp satan
insanlara rastladım. Orta yaşlı kişiler, yaşlı amcalar saatlerce oradalar grup
grup halinde. Arada birisi bir kağıda sarılı yeşil küçük taşları birisine
gösteriyor. Diğeri bir tanesini alıp güneşe doğru bakıyor. Çoğunlukla başını
sallıyor. Taşlarda mı iş yok, yoksa parayı düşürmek için numara mı yapıyor
bilmiyorum. Ama enteresan bir görüntü.
1 gün La Candeleria’dan kuzeye, Chapinero semtine doğru yürüdüm. Kuzeyin daha lüks yerler olduğunu
söylemişlerdi. Dönüşte yol üzerindeki Museum Nacional’e gittim. 1 gün de La
Candelia içinde yeralan Botero Museum ve hemen yanındaki Modern Sanat Müzesi’ne
gittim. Bogota’da müzelerin ya çok ucuz ya da bedava olduğunu söylemem lazım. Üstelik de gayet güzel ve büyük müzeler. Başka bir gün de Monserrate tepesine teferikle çıkıp
Bogota’yı yukardan izledim. Tepedeki kilise zaten şehrin her yerinden
gözüküyor. Teleferik pek ucuz değildi ama manzara değerdi.
Büyük şehirleri çok sevmiyorum. Buenos Aires, Santiago, La
Paz, Lima, Quito.. Bu başkentler görmeden olmazdı ama bende çok iz
bırakmadılar. Ama Bogota’yı sevdim. Belki Kolombiya’yı sevdiğimden belki
beklentilerimin üzerinde çıktığından.. Burada 6 ay 1 yıl kalsaydım dediğim
şehirlere 1 tanesini daha ekledim. Keşke her yerde talep gören bir işim
olsaydı. Kesinlikle gezerek yaşardım. Bana çok uygun bir hayat.
Bogota da bitti.. Bir Pazar sabahı veda ettim Bogota’ya.Transmilenio
ile (Latin Amerika’da sıkça karşıma çıkan bizdeki metrobüs) havalimanına gittim. Sırada Amazonas var. Bu arada adını hatırlamadığım, otobüse girişte kartını
benim için kullanan Kolombiyalı gence teşekkürler..
Bu arada Bogota’da iken Hürriyet Gazetesi’nden, İsmail
Bey’den bir mail aldım. Benimle Pazar günleri çıkan Hürriyet Seyahat eki için
röportaj yapmak istediklerini iletti. Soruları gönderdi, yanıtlayıp gönderdim.
Ayrıca pek çok fotoğraf gönderdim. Bakalım, çıkarsa seyahatimi herkesle
paylaşmak keyifli olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder